17 Aralık 2014 Çarşamba

Afyon tatili.

Kah geçmiş zaman kah yakın zaman anlatacağım. Doğumlarından başladım. Şimdi yakın zaman ki Afyon tatilinden bahsetmek isterim müsadenizle. Sene de bir kez tatil beni kesmiyor. :) Kış, bahar  tatillerini ayrı bir seviyorum. Çocuklarla tatil deneyimi farklıdır.Aklınızda ki tatil anlayışlarından farklı onu bir kere söyleyeyim ama yine de değişiklik iyidir. Tekmili mekanda ferahlık vardır di mi ama?

Yol uzun(650km kadar) bizde var iki bebe gece yarısı diğer tatillerde yaptığımız gibi düştük yollara. Arabayı çocuklara uygun hale getirip yola çıkmamız yarım saati aldı. 12 buçuk civarı çıktık. Tatile çıkınca arabayı hep Onur kullanır, yine düzen bozulmadı. Uras Naz gibi değil yolda ağladığı çoktur. Onun için biraz tedirgindim açıkçası ama arabayı ben kullanırken ağladığında benim kucağıma gelince ağlaması kesilir bu sebeple ağlamaz diye düşündüm. Çok yanılmış. Şükür ki giderken ağlamadı uyudu ikisi de bütün yol boyunca koltuklarında. Uras evde ki düzen gibi gece 3 saatte bir emmeye kalktı, emdi geri uyudu. Naz hiç uyanmadı. Vardık otelemize. Seçimimiz Güral Afyon  oteliydi. Otel çok güzeldi fakat temizlik konusunda bence eksileri vardı. Bebek bakım odası ki 1 tane vardı. Ve engelli tuvaleti her gün temizlenmiyordu bence.

 Bebekli annelerden benim gibi yapan vardır eminim. Bebekle yanlızsınız ve tuvalete girmeniz gerekiyor napıyorsunuz? Engelli tuvaletlerini kullanıyorum ben. Bebek arabasıyla girip hızlıca işimi halledip çıkıyorum. Bu sebeple otelin engelli tuvaletini kullandım ve 2 gün üst üste lavabonun üstünde bir şey duruyordu .Her yer süper mermer kaplı, şıkır şıkır  ama böyle ufak ayrıntılar da vardı ne yazık ki.















Otelde odalar bir kısımda ve altında havuzlar ve spa merkezi var. Bu da şu demek oluyor. Odanızda bulunan yumuşacık bornozunu giyip asansöre binip hop havuzda ya da spa merkezindesiniz. Otel kaplıca oteli ve sıcacık su otelin her yerinde farklı sıfatlarda karşınıza çıkıyor. Örneğin jakuzili büyük bir havuz ya da sıcak su ile ıstılmış kapalı yüzme havuzu ya da çocuk havuzu ya da aile hamamları hatta odanızda musluktan akan sıcak su . Hepsi termal su. Biz anne- baba ve çocuklar şeklinde gittiğimiz için otelin karma bölümünü kullandık. Bu saydıklarım orada mevcuttu. Bayanlara ayrılmış bir kısımda vardı, hiç gitmedimiçin bu konuda bilgilendirme yapamayacağım.



Naz'dan ötürü çocuk havuzunda bolca vakit geçirdik.İlk gün yol yorgunluğundan neredeyse bütün günü uyuyarak geçirince akşam yemeğinden sonra Nazoşla havuzların tadına baktık Havuzlar saat 22.00 ye kadar hizmet veriyor. Suyun sıcaklığı 42 derece imiş. Naz giremez sıcak diye düşündüm ama benim balık burcu kızıma suyun her türlüsü tatlıymış bilemedim. Bazen eşimde bile çarpıntı yaptı su. Naz'ı zorla da olsa kandırıp çok fazla kalmadan çıkardık bu havuzdan. Büyük havuzda kolluklarını takıp fink atmaya başladı bizim balık son gün.





3 gece kaldık yemekler müthişti gerçekten. Et yemekleri gerçekten çok başarılıydı. Restoran da yemeklerin servis edildiği açık büfe kısmına yakın oturmak  istedik. Bu lezzetli yemeklerden daha çok tadabilmek için  ama her zaman pek başarılı olamadık. Çünkü otel oldukça kalabalıktı. sadece kendime yemek almadım naza da aldım bu da çarpı 2 kalkıp yemek seçmek demekti. Yan masada gördüklerini bundan istiyorum anne diyen bir kızım olunca işimiz bir hayli zordu tahmin edersiniz.  Gerçi o güzel yemeklerden yemek için 1 km yol yürünür:))



Her gece otelde pastahane kısmında canlı müzik yapılıyordu. Biz bebeli insanlar bu canlı müziği pastahanenin kapısının önünde ki koltuklarda çayımızı, kahvemizi içerek  dinleyerek avunduk ne yazık ki .İçerisi özellikle Uras için fazla gürültülüydü. Naz düğüne gitmeyi çok istedi gerçi ama dışarıya süzülen ses onu oynatmaya yetince fazla da ısrarcı olmadı.:))



                                                  Müziği dinlediğimiz koltuklar.



Gelelim kids clup denen hadiseye . Çok güzel bir bölüm yapılmış ama bir kez bir öğretmene/ablaya rastladım o da 2 dakika gördüm. Bizimde çok vaktimiz yoktu o an.Havuza gitme niyetindeydik Nazla. Konuşmadım kendisiyle ama diğer günler özellikle masaj yaptırmak istediğim zaman da nazı orada bırakmak istedik ama ne yazık ki hiç kimseyi bulamadık. Aslında ücretiyle bakıcıya bırakmayı istedim  kids clupta bırakabilirsiniz denmişti ama maalesef  mümkün olmadı. Bu benim için otelin en kötü özelliğiydi.

  Nazı oyalamak için tüm yolculuklara yeni bir boya ve hikaye kitabı ile çıkmayı da alışkanlık edindim.
                                                                   Minik kızımın adam resmi.



Gelelim en güzel kısmına. Masaj yaptırdım. Yarım saatilik bir masaj yaptırdım. Hafta sonu orada olduğumuzdan çok yoğunmuş masajlar. Bir gün öncesinden randevu almak gerekiyormuş. Bende çocuklar uyuyunca gidip yaptırıverirm diye düşünüyordum halbuki. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Sağ olsun kocam iki bebeyle ilgilendi bende az biraz rahatladım. Aklım onlarda kalmadı desem yalan olur tabi. Ama sorunsuz atlatmışlar şükür. Taylantlı bir hatun yaptı masajımı . Kulunçlarım biraz canımı yaksa da kendimi şımartmış olmak güzeldi.

Birde aile hamamını güzelliği var. Yine güç bela yoğunluktan dolayı zor bulduk onu da. Size özel jakuzi+ hamam hatta saunsı olan aile hamamları vardı. Biz saunalısında yer bulamadık ne yazık ki ama hamam ve jakuzi de güzeldi. Hamam tasını kapan naz çok eğlendi mesela. Aslında kese de yapılıyormuş ama yine yoğunluktan mümkün olmadığını söylediler. Bu kadarı bile bize yetti. Hatta sonuna doğru sıcaktan bunalmaya bile başladık. Saat daha tam dolmadan çıktık.


Ve bolca yattık dinlendik odamızda çocukları uyutalım bebek arabalarına koyar yine çıkarız dediğimiz 2 akşam aman ne çıkıcaz gibi laflar , ya da naz uyumadan bizim uykuya yenik düşmemizle son buldu. Özellikle Onur'un çok ihtiyacı vardı. Yoğun bir iş temposından çıkmıştı kendisi. Ve daha yoğun günler onu beklediğinden bu adeta bir şarj olmak demekti onun için. Bende doğum iznindeyim malum.  Vaktimin büyük bir çoğunluğu çocuklarla evde geçirince benim için de çok güzel oldu tabi. Sanki benim daha çok ihtiyacım varmış gibi düşündüm şuan. Evet evet bende bunalmıştım çok . Stresli hamilelik. Bebeğe yapışık geçen beş ay. Ablayı idare etme aman onun vaktinden çalmayayım çabaları beni de çok yormuştu aslında. Bu bana daha iyi geldi bence. Naz da ara ara sayıklıyor hala nasıl otele gittik ama diye. Sanırım ona da iyi geldi bu kaçamak.


Pazar günü ayrılma vakti gelince Afyon merkezden sucuk lokum aramaya yollara düştük. Bir lokumcunun önünde kuyruk vardı. 2 bebeyle kuyrukta bekleyemedik. Yanında ki dükkandan lokum ve kaymak alışverişimiz yaptık daha doğrusu eşim yaptı. Dükkan küçüktü ben bebek arabalarının başında bekledim. Otelde çalışanlardan Beyyazı kaymağının alınması gereken kaymak olduğunu öğrendik. Afyon kaymağını meşhur yapan manda sütü kullanılmasıymış. Ama manda sadece Beyyazı bölgesinde kalmış. Bu sebeple Beyyazı kaymağını aradık bulduk. Sucuk için direk cumhuriyet sucuklarının satıldığı dükkana girdik. O nasıl bir sucuktur arkadaşım:)) Uzunca bir süredir market sucuklarını pek yiyemiyordum. Ama Afyon'dan döndükten sonra sucuklar bitene kadar neredeyse her sabah sucuk yedim söylemesi ayıptır. Eşimle konuşuyoruz da kargo yapıyorlar mı? Araştırıp istemek lazım yapıyorlarsa. Yoksa sucuk yemeğe Afyon'a gitmek zorunda kalacağız..





Tabi ufak bir Kütahya Porselen mağazası turu da yaptım ama çocuklardan birinin uyuyup birinin uyanması ve sağanak yağmur da kısa olmasında etkendi.Sadece birini gezebildim. Bir kaç minik tabakla ve  full bagajla evimizin yolunu tuttuk. Ama yol maalesef kabustu. O masajla az biraz düzelen kulunçlar Uras'ı tutmaya çalışırken terleyip, kasılmamla mislisiyle geri geldi. 2-3 saat çok ağladı yolda bende onu tutmaya ve susturmaya çalışırken helak oldum. Çok sık durmak zorunda kaldık.. 6 gibi akşam uykusna dalınca rahat ettim. Naz daha çok uyudu. Pek sorun çıkarmadı bize. Kardeşini uyandırmak için bağırmasını saymazsak.

Velhasıl kelam yorucu, rahatlatıcı, eğlenceli lezzetli bir tatildi bizim için gerisi diğer tatillerin başına. her ne kadar bir günlük gibi yazmak istediysem de en son yazdıklarımı yayınlamadan son kez okurken o havalı bloggerlara özenip otel tanıtımı yapmışım resmen. Neyse bu da böyle olsun idare ediverin:))






Sonra Mehmet Uras

Ablasından sonra sıra Mehmet Uras'ta. Tek çocuk olan ben her zaman tek çocukla kalmayacağımı söylerdim. Sanırım çok söylemişim ki Uras pekte fazla beklemeden ailemize katılıverdi.:))

Naz da yatarak zor bir hamilelik geçirdiğimi yazmıştım aslında Uras'ta da pek kolaydı diyemem. Sanırım 27 buçuk arayla doğum yapmak bünyeme ağır geldi sürekli halsiz, yorgun  ağrılarla geçen bir hamilelikti. Doktorum sürekli yat dinlen deyip durdu. Okuldan kaptığım mikropla serum bağlanarak atlatabildiğim bir grip geçirdim,  ne yazık ki antibiyotik bile kullandım. Sonlarına doğru bebeği besleyen damarlarda direnç artışı olduğu için 10 gün geriden gelen bir gelişimi vardı. 3 kez detaylı ultrason yaptırdık. Naz'ın doğumunu yaptıran doktoruma güvendiğim için yine ona devam ediyordum. Küçük bir bebek olacağına karar verdi en sonunda doktorum. Sürekli erken doğum lafları da dönüp duruyordu. Okulda ki öğrencilerim 4. sınıftı doğum 11 Temmuz görünüyordu. dönemi tamamlayamasam bile haziran başına kadar devam edip çocukları yarı yolda bırakmama derdindeydim. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Devam eden ağrılarım sebebiyle doktorum 32. hafta da izne ayırdı beni. Evdeyken Nazı kucağıma almamaya çalışıyordum. Birgün bir deprem oldu ve ben Naz'ı kucakladığım  gibi aşağı indim. Daha deprem bitmeden hemde. Sonrasında 1 hafta kadar yürürken bile ağrı yaşadım. Erken doğum yapmaktan işte o zaman çok korktum.

Tüm bu zorlukların yanında güzel olan şeylerde vardı elbette. Doğumdan önce hamilelik fotoğrafı çektirdik. Ve gerçekten çok güzel fotoğraflarımız var artık. Hatta her özel güne (mesela yaklaşan yeni yılda) böyle fotoğraflar çektiresim var. :))) Onur'un da lafı hazır tabi. Ne gerek var. Hamilelik fotoğrafları için de aynı şeyleri söyledi tabi ama bu konu da geri adım atmadım. İyi ki de atmamışım. Tabi şimdi ona sorsanız oda iyi ki çektirmişiz diyor.

















Son haftalarım yaklaşırken doktorum kötü haberi verdi. 2 hafta yokmuş tatile gidiyormuş. Sizi Emine Hanım'a emanet edebilirim dedi. Gece de olsa doğum için gelir dedi. Ve Emine Hanım'dan randevu aldırdı. Randevu günü geldiğinde az çok başıma ne geleceğini hissediyordum ben. Zira yanılmadım. Muayne sonucu doktor suni sancıya başlayalım dedi. 5'te başlayan suni sancım 11.09 da Uras'ı kucağıma almamla sonuçlandı. Canım arkadaşım Birgül hep yanımdaydı sancı çekerken. Kendisi en pis anlarımı görmüş kişidir. Tabi bu arada çok güzel fotoğraflarda çekti sağ olsun. Doktor Hanım doğumun son dakikasına yetişebildiği kolay bir doğum oldu. Suni sancıyı saymazsak:))

                                           oğlumun dünyada ki ilk dakikası

            Bakmayın güldüğüme suni sancı çektiğim oda burası. Bi ara camdan atlamayı bile düşündüm.




                                                             İşte bu kadarcık doğdu benim oğlum.




Uras doğmuş giydiriliyor. Annesi gözlerini ondan alamıyor.


Kucağıma ilk alışım.


Evet maymun gibi çıkmışım ama benim dışımdaki herkes o anı güzel yansıtmış.


Odaya geldiği ilk dakikalar.



                                      Doğumhaneden çıkışımız. Oğlumu kimselere bırakmadım




Allah kimseyi evlatlarının acısıyla sınamasın. Herşeye rağman güzel bir hamilelik ve güzel bir doğumdu. Kucağıma ilk alışım, hazırlanışını izlemek falan gerçekten çok tarifsiz duygular. Dilerim tanrımdan ailemizi hep böyle bir, sağlıklı ve mutlu olur.




3 Aralık 2014 Çarşamba

Önce Naz...

Amacım onlarla yaşadığım dakikaları kayıt altında tutmak öyleyse hadi başlayalım:

Naz Aydınoğlu

Çok istedim meleğimin doğmasını, dört gözle bekledim onu. Çok korktum karnımdayken ona bir şey olacak diye. Bu korkumun sebebi ise Naz'dan önce yaşadığım kayıp tabi ki. Hamileliğimin ilk ayına tamamen yatakta geçirerek başladım. Hep içimde o sinsi korku. İki satır not bile alamadım onu beklerken. Zamanım da boldu hep istedim hatta bunun için bir defter bile satın aldım. Ama yazmak için bile bekledim. Ya kaybedersem korkusuyla. Bu korkum hafifleyince çok güzel zamanlar geçirdim onu beklerken. Ve evet ilk bebeğimin kız olmasını çok istemiştim Allah'ım beni duydu. Doktorumuz kız olacak dediğinde babası emin misiniz? diye sormuş olsa da şimdi kıymetlisidir kızı onun için.

                                   



                                    

                                                      Doğumdan bir gün önce göbeğim.


Ne yazık ki korkarak doğumu beklemeye başladım. İlk bebek. Nasıl olacak, nasıl yapacağım. Doktorum normal doğum yanlısı-takıntılısı hatta- ama anne korkak. Karın kasılmalarım bir kaç nst ziyaretinden sonra pazartesi gece yarısı bir buçuk gibi suyum gelince korku içinde hastane yolunu tuttuk. Ebe kontrolünden sonra doktorumu arar hasta korkuyor sezeryan istiyor der. Doktor cevap verir yok öyle korkuyorumla sezeryan   saat 11.06 da Naz Aydınoğlu dünyaya gelir. Bebeğin eşi gelmediğinden anne bebek doğdu denilen saatten bir saat sonra ancak odaya gelir. Epiduralsiz normal bir doğumun ardından bayıltılarak eşi almalarıyla nihayetlenen bir doğum. Gerçekten zor bir doğumdu çok dikişim olduğundan zor bir ilk haftaydı. Tabi ki sadece dikişler yormadı beni. Gelmeyen süt, olmayan meme uçları, emmeyen bir bebek. çok konuşan konu komşu. emmez bu mama mı verdiniz, emzirsene kızım(sanki ben istemiyorum) bıla bla bla . Ve tabi ki sarılık olan bir bebek. nazın çocuk doktoru doğru teşhisleri ile hala aradığım bir doktordu. Yok yere kan almaya çalışmadı minicik kızım da ki kendisi 3650 doğdu bu arada. Göbeğinin altına inerse  sarılık o zaman gelin dedi. Ve biz o sarı çizgiyi göbeğinde uzunca bir süre izledik.

   Yaşamının ilk dakikalarında miniğim...Kardeşi ile kıyaslarsak pekte minik sayılmaz kendisi aslında
                               Zor geçen bir doğumun ardından bu kare paha biçilmez gerçekten.







     Beni takip eden doktorun ayda bir çağırması çok uzun geliyordu ve içimde ki sinsi düşman da ara ara kendini gösteriyordu. Ben de uzun süre iki ayrı doktora gittim minik kızım için. Oh iyi ki de gitmişim. 4 boyutlu resimlerini gördüm böylece. Doktor amcasının dediğine göre hokka burunlu olacaktı kızımız öyle de oldu. Hevesle ona ait herşeyi kendi elimle yapmak istiyordum. Yaptım da bir çoğunu. Bir anı defteri hazırladım evet öyle afilli değil ama benim elimden çıktılar. Öyle dikiş deneyimim falan da yoktur. Eski, püskü dilinden anlamadığım bozuk bir makineyle yastık diktim. Keçeyle tanıştım lohusa taçları hazırladım. Mevlütte dağıtılmak üzere anahtarlıklar yaptım. Lohusa şerbeti ikram etmek için süsler hazırladım. 



                                Sepetini bile ellerimle hazırladım







Tekirdağ'dan İstanbul Masko'ya kadar gittik. Bir dünya dükkana rağmen girdiğimiz ilk dükkandan bebek odasını aldık geldik.1günde Eminönü'nün altını üstüne getirdik. Tabi öncesinde kalem kalem ne gerekli listesi yaptım. Havuzlu Han'ın bebeklere ait ne gerekli ise satılan bir yer olduğunu araştırmalarım sonucu öğrenmiştim. Gittik yine en alttaki büyük mağazadan neredeyse tüm ihtiyaçlarımı aldım. Süt sağma pompasından, küvete , hastane çıkışına kadar herşeyi. Özenle odasını yerleştirdim. Çantamı hazırladım. Doğum iznine de 15 tatil sonrası başladığım için neredeyse 2 ay bunlar için vaktim de vardı.




                          

 Ama en zor imtihanım gelmeyen sütler çok konuşan komşu teyzeler değilmiş ne yazık ki.  3. gün kontrolünde duyulan üfürüm 1. hafta kontrolünde de duyulunca bol ağlayıp zırlamalı  kabus bir gece yaşadım. Bebeğimin kalbi delikti ben ağlamayayım da kimler ağlasın. Çocuk doktorumuz üniversite hastanesine yönlendirdi bizi.  İstanbul Mehmet Akif  Ersoy kalp hastanesinde muayne olduğumuz ilk doktor da kalbinin delik olduğunu eko cihazının bozuk olduğunu söyleyip 1 ay sonrasına randevu alın deyince ne hale geldiğimi tahmin edersiniz herhalde. Canım arkadaşım Fatma  hamile haliyle yine çok memnun kaldığımız çocuk kardiyoloğu Prof. doktor Ümrah Aydoğan'dan randevumuzu aldı ve sağ olsun doktorumuz bizi rahatlatan açıklamaları yaptı. İleri de basketbolcu bile olur demişti hiç unutmam. Kapanır deyip altıncı ayda kontrole çağırdı bizi. Endişeli anne kızıma nasıl yardımcı oluruz ne gibi belirti gösterir deyince doktor emmekten yorulur sağıp verebilirsiniz demişti. Benim de Naz'ı emzirme hikayem bu sözlerle bir göğsümü emziridip diğerini sağıp ve her emmesinden sonra biberonla sağdığım sütü vermeyle devam etti. Tabi bu saye de çok süt biriktirebildim buzdolabında. 


Naz'ın doğmasını okullara göre planlamıştık. Doğum iznim haziran ayında bitti. Yaz tatilinde de birlikteydik kuzumla. Eylül ayı gelince ki Naz 6 aylık olunca okula başladım. Naz'a annem bakmaya başladı. Ne yazık ki süt izni kullanmadım. öğle arasında koşa koşa okula gelip emzirdim kızımı. Dolaptaki sütlerimi de kullandık sonrasında ek gıda daha da genişleyince güzel kızım büyüdü gitti. 

Naz çok düzenli bir bebek olarak büyüdü. O zamanlar bilmesem de uyku eğitimi vermişim kızıma aslında. Hep aynı saatte yatırdığım için o saat gelince emip direk uykuya geçiyordu prenses. Tabi gündüz uykularını da bebek arabasında gezinerek uyuyordu. Asla annemin ayaklarında sallamasına izin vermedim.  Çok uzun süre bebek arabasının tekerleklerini temizleyip evde bile bu şeklide gündüz uykusuna yatırdık prensesi. Hatta hatırlarım Ramazan ayın'da eşim oruç tutuyordu, aynı saatte Naz'ın uykusu geliyordu yarım saat öteleyememiştim. Eşim sofraya oturuyor ben Nazı uyutuyordum. Çünkü feci ağlıyordu. Ama bu durumun kaymağını da yedik. 5.5 aylık olduğunda Bozcaada'ya gittiğimizde emzirip pusetine koyuyordum. Bütün gece uyanmadan geçiyordu biz de rahat rahat. Sonrasında uykularımız sapıttı dişler ve en sonunda kardeşin gelmesiyle bütün düzenimiz şaştı ne yazık ki. Uzunca bir süre elimizi tutup kendi yatağında uyudu. Ne ara el tutmak tırnakları tık tık yapmaya vardı bilmiyorum. Ama bu durumdan çok muzdarip olduk gerçekten. İnsanı çıldırtacak bir hal aldı. Hamile olduğum için bu düzene dur deyip yeni bir düzen koyacak dermanım olmayınca kendisi şuan 11, 12 den önce uymaz oldu ne yazık ki. Ama azimliyim yakında bu düzensizliğe dur diyeceğim.


Daha da uzatabilirim bu yazımı ama sıkmak istemiyorum. Bundan sonra Mehmet Uras'ı anlatacağım ve diğer yazılarım da ise belirleyip Naz'da bunları yaşadık Uras'da bunları gibi yaşadık şeklinde aktarmayı düşünüyorum.

Bu gecelik bu kadar. Herkese sevgiler....

24 Kasım 2014 Pazartesi

Merhaba...

Aslında çok istediğim bir şey bunu yapmak ama bir o kadar da çekiniyorum zira zaman benim için adeta azgın bir nehir. İçinde bata çıka ilerliyorum. Tek çocukla hayata tam yeni alışmıştım ki mehmet Uras çıkageldi. Seviyorum onları. Evet şimdi çokta kolay bir hayatım yok ama iyi ki varlar. Bu bloğu açmayı da onlar adına yazılmış bir kaç sözcük,en güzel zamanlarından birkaç görüntü kaydolsun dursun diye istedim. Umarım hak edebilirim bu işi. sözün kısası bu bir ailenin yaşam özeti bloğudur. Bebeklerimle neler yaptık, ne zorlukların üstesinden geldik, ne yedik ne içtik, ne okuduk, nasıl eğlendik  hepsini dilimin döndüğince paylaşacağım bu blogta. Hoşgeldiniz efenim: